
Geçmiş zaman, tam olarak tarihi hatırlamıyorum. Sanatçı geçinen Fazıl Say, bir konserinde geçmiş piyanonun başına, ağzından salyalar akarak sanatını icra ediyor. Derken salondaki izleyicilerden bir tanesinin cep telefonu çalmasın mı! Bizim köy ağası bir sinirleniyor ki sormayın gitsin! Sanki tavuklarının kümesine tilki, çakal dadanmış! Dinleyiciyi çocuğuymuş gibi azarlıyor, bağırıyor, hakaret ediyor. Ulan be faydasız yaptığın iş ne desen diyecek bir sözü bile yok ama “şeytanın işi yokmuş, tutmuş oğlunu sikmiş” mevzusu işte. Salonda terör estiriyor. Kimsede çıkıp “Aga, mevzu ne?” demiyor. Bizim acemi artist de coştukça coşuyor sahnede.
Telefonu
çalan abiyi salondan dehliyor, adamda da ne sabır varmış kardeşim “siktir lan,
parayı verdik, bileti aldık düdük. Sen çalmana baksana!” demiyor. Oturduğum
yerde uyuz oldum arkadaş. Gidip dalayım dedim şu salyalı makiniste. Ama neyse
ki evlerinde benim gibi oturan milyonları tahrik etmemek için itidalli davranma
cömertliğini gösterdim.
Ben
Barış Abi’yi, Cem Abi’yi dinlemiş görmüş adamım. Sanatçı dediğin nasıl olur
bilmesem de, nasıl olmayacağını bilirim. Yani at görmedikse bokuna da basmadık
değil. Sen sosyal medya üzerinden kendinden olmayanların inançlarına saldırmaya
devam et. Bildiğin işi yap sen, milletle, kendinle, Tanrıyla münakaşa yap.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder