30 Ocak 2015 Cuma

Kafka'lı Pandispanya'ya Göre Yazmanın Yedi Kuralı:





1-)Yazı masanızın başına geçmeden önce, erotik bir şeyler giyin, çünkü masanız sizden kendisinin önemsenmesini bekler. Bu ilk adım çok önemlidir. Onu şımartmak demek yazacağınız her neyse ona şehveti tattırır ve bu okuru da aktifleştiren bir eylemdir.

2-)Masanıza vardığınız zaman bir gece önceden kalan tuvalet kağıtlarını yahut peçeteleri toplamanız dikkatinizi sadece yazıya vermeyi kolaylaştıracaktır. Yok onlar masa üstünün daimi bekçileri ve süsleridir diyen yazar arkadaşlara ikinci bir tavsiyemiz şudur: Önce tuvalet kağıtlarına, sonra yazı kağıtlarına boşal. Aklın bir gidip bir gelmesindense, önce eliniz bir gidip bir gelsin de siz de rahat edin yazı da rahat etsin.

28 Ocak 2015 Çarşamba

Kimsin Lan Sen

Köylü Gören
Masum Ufo


İşiniz gücünüz onu bunu sömürmek. Hele bi de bu işi ideoloji adına yapmıyonuz mu… İşte o vakitler delleniyom. Hırsımdan kendi kendimi sikesim geliyor.

Ulan dallamalar, sizin neyinize anlamadığınız, doğru düzgün inanmadığınız bir ideolojiyi kullanarak kendinize ekmek teknesi yapmak.

70 yaşını aşmışsın, büzüğündeki kıllar ağarmış, hala büyük usta Nazım Hikmet’i, Marksizmi, komünizmi sömürme derdindesin.

Bu memlekette bu işler bi size mi kaldı lan! Emekçi kardeşlerim dersiniz, ama işiniz gücünüz eski ustaların emekleri üzerinden para kazanmak. Paylaşım dersiniz, ama paylaştığınız bi bok da yok.

25 Ocak 2015 Pazar

Atın Türk Edebiyatıyla İmtihanı

şair siken

Sigmund Freud, rüyaları bilinçaltına giden bir ‘’kral yolu’’ olarak tarif eder. Freud’a göre toplumsal baskıyla bilinçaltına ittiğimiz tüm duygu ve düşünceler, uyku sırasında ortaya çıkar.

Freud der ki: O kişi ki, rüyasında ata biniyorsa, bunun anlamı, cinsel istek ve karşı cinsi pompalama arzusudur.

Bu bilinçaltı pompalama isteğinin, Türk edebiyatındaki izlerini sürdük ve karşımıza tanıdık pompacılar, Binboğa'ya özlem duyanlar çıktı.


24 Ocak 2015 Cumartesi

Kendi Kendini Sikenler: Halil İbrahim Polat

bi cisim yaklaşıyor

Yeni bir köşe yaptık: Kendi Kendini Sikenler.
Lütfen alkış, kıçınızın kanat seslerini duymak istiyoruz. Daha hızlı. Daha çok. Götleri görelim.

Biz hiçbir şey yapmayacağız. Kendi eylemleriyle kendilerini göt edenlere kamu hizmeti vereceğiz. Onları sizlerle buluşturacağız.

İlk konuğumuz Halil İbrahim Polat...

Muhafazakâr, sağcı, ya da her ne derseniz işte öyle geçinen adamın masasında İncil var, Augustinus var ama Kur'an yok.



22 Ocak 2015 Perşembe

Doymadın Doyamadın Sikmelerimize

kaltak düşes

İnsan olsak, hakkında yazdıklarımızdan sonra, ‘’düzelme’’ emareleri gösteren Yağız’a bir süre dokunmamak iyi olurdu. Ama burada ismi geçenlerin ciğerinin beş para etmediğini bildiğimiz için bir tuzak kurduk Yağız’a.

Bundan bir önceki yazıyı önce adını yazmadan twitter’da paylaştık. İki gün bekledik… Yağız’dan ses seda çıkmadı. Sonra, ‘’bi cisim yaklaşıyor’’un iddiasının sağlamasını yapmak için tiviti ‘’Yağız’’ ve ‘’Gönüler’’ isimleri geçecek şekilde yeniden attık… Yarım saat olmadı ki (İstanbul beni siksin ki yarım saat olmadı) Yağız Gönüler bizi twitter’dan takibe aldı. Ama beş dakika sonra takipten çıkardı. Çünkü öylesine ego manyağı olmuş ki, daha ismi geçer geçmez ‘’Aha, beni seven, şiirime ölen, altıma yatacak, götüme geçecek biri daha…’’ diye düşündü. Aslında ‘’götüme geçecek’’ diye düşünmesinde haksız değil, çünkü tek amacımız bu.

Yazımızdan sonra blogundaki mini biyografi kısmını düzeltmiş. Tebrik edemiyoruz. Çünkü o ve onun gibiler sıçılarak doğuruldukları için, ölene kadar değişmeyecekler.



20 Ocak 2015 Salı

Yağız Atlar Kişnedi Meşin Kırbaç Gönüler'e Girdi






                               
                               Kart Zımpara
                                 



Bir mısranın alçakgönüllü olması nedir bilir misin?
Bildiklerin bilmediklerinin zekâtı sayılır koy ver gitsin
Şimdi bak neler diyeceğim sana,
Birbirlerini düzercesine methiler düzüp boğulanları görmüyor mu ahali?
Ne olur bana bi anlat Yağız avrat ne oluyor şu bağırmayan şiir işi?
Şiirin bağırmayanı makbulmüş duyduk, duyduk sahte isimlerle kendini parmakladığın da doğruymuş
Ne olur bağırmayan şiir nedir bana bi anlat önce?
Dilim içtiğim çaydan yanınca avazım tavanda bitiyor mesela
Böyle bi şey mi?
Yok canım sen de! Şiiri bu kadar hakir görür müsün sen
Domalmaktan alçakgönüllü mısralar yazmaya vaktin kalıyorsa
ve bütün dünya toplanıp seni konuşacaksa seni hangi patlıcanın acısı durdurabilir ki?
Akşam şehre bir sıçan gibi yaklaşıyorsa mesela,
senin mısralarınla orgazm olan kadınlar varsa bir de
geceleyin fahişelerin uykularını bölen ses tam olarak kırık klarnetinin sesiyse
Sabahleyin zıkkımın kökü sokağındaki kerhane önünde logar patlamışsa mesela, yırtık dondan çıkar gibi fırlamışsa kondomlar, apoletler, küfürler, laf atmalar...
Sen alçakgönüllü mısralar yazmayı ihmal etme, bize lazım onlar ve bağırmasın şiirin!

18 Ocak 2015 Pazar

Yağız Göt Var Dediler Geldik

bi cisim yaklaşıyor

Biz, prensip olarak ergen sikmiyoruz. Ya da sikiyoruz, bilmiyorum. (Köylü gören masum ufo sikiyor galiba.) Götünün kılları ağırmış, sarkık, tombalak götleri seviyoruz. Yağız Göt diye bir kerhaneci var. Kerhaneci derken, hakikaten kerhaneci. Kerhaneci için müşteri fark eder mi, etmez. Gelen giden kimmiş, oymuş buymuş fark eder mi, etmez. Yağız madam da bunlardan biri. Bundan bir yazı iste verir, şiir yaz de on dakikaya posta kutunda. Solcuymuşsun sağcıymışsın, aktif mişsin pasif mişsin fark etmez. Buna yarak olsun da, isterse Papa’nın yarağı olsun.

Bakın blogunda kendisini nasıl anlatmış götcüğünü tokmakladığım: ‘’3 Kasım 1986'da İstanbul'da doğdu. İlgi sahasını Türk şiiri, Türk müziği ve Türk tarihi oluşturdu. Aşkar, Dergâh, Edebiyat Ortamı, İtibar, İzdiham, Mahalle Mektebi gibi dergilerde şiirleri ve yazıları yayımlandı. Temel seviyede klarnetçi, orta seviyede kırgın, ileri seviyede miyop. El'an İstanbul'da yaşıyor ve burada vefat etmek istiyor. Evli, kirada oturuyor. Metin yazarlığı ile geçimini sağlıyor, SSK'sı var. Galatasaraylı.’’

Hooopp koş gel kucağıma yavrucum. Nasıl oturtayım? Dibine kadar mı olsun, sokmamla çıkarmam bir olsun mu?

15 Ocak 2015 Perşembe

Kim Çaldı Lan Bu Fili?


Köylü Gören

Masum Ufo


Garibim bir Nobel alamadan gider mi?

Hayat bu, belli olmaz aga!

Bari giderken adres bıraksa da denmez ki adama! Gerçi ben onun sağlığında da yazdıklarını okumazdım, bu âleme eyvallah çektikten sonra da yazdıklarını okumam.


Tek adamım ben, gazel okumaya başlayıp mevzunun sonunu uzun havaya bağlamam.

Her neyse, ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.


Bu mendebur karının yıllarca ne yazdığını merak ettim. Bir kısım edebiyat mafyalarının koruması altına girdiğine bakarsak bizim moruk kapağı sağlam yere atmış. Ben bilirim, bana maval okumasın kimse lan!


Bu aralar yeni bi roman araklama peşindeymiş. Bunu bıraksalar Saramago’nun külliyatına tecavüz eder de milletten utanıyor. Belki de utanmıyor. Utansa araklamaz. Kızım bari tanınmamış bir kurguyu iç etseydin. Gel ben sana özel ders vereyim. Üç kuruşa beş kurgu veririm sana. Çakmaz millet. Koyun nasılsa. Önüne konulanı alıp okuyor zavallılar! Sen de bu açığı iyi kullanıyorsun ama elini yüzünü bokladın be kızım.

Dergicilikten Kerhaneciliğe Yatay Bi Yol Vardır



 



bi kola bi fante



Edebiyat dünyası çok karmaşık be arkadaş. Her gün yeni bir ıvıra, zıvıra rasgeliyoruz. Çeteci ibnelerden mi dem vuralım, eşeksevicisi götçülerden mi? Bunun cevabı gerçekten çok zor.

Herifçioğlu dergisiyle, yalayıcısı, köpükleyicisi ve saksocusuyla yapıyor artık "piar" çalışmasını. Neymiş efendim, şiirini yayımlarım ama benden bahsedeceksinmiş, dergide yazan diğer çüklere de muamele çekeceksinmiş, twitter'da, facebook'da methiyeler düzecekmişsinmişmişmiş... Hop dedik!

7 Ocak 2015 Çarşamba

Kar Yağar Ben Ürperemem




                                   Kafka'lı Pandispanya



Kar yağıyor ve ben ürperemiyorum

Bu büyük bir sorunsaldır şair için

Feylosofa göre ise insan karda iki kere düşemez

İkincisi boşluktur ona göre.

Ne yazık ki feylosoflar ürpermeyi bilmiyor

Bilselerdi de kavramsal açıdan domalsalardı

Ürpermeyebilmiyor bazıları ve bazılarının götüne ipotek koydurtuyor bazıları

Şu dünya iki ucu boklu değnekse eğer hangi ucu kimin, ne önemi var?

Kar yağıyor ve ben ürperemiyorum oh my god

Yoksa hamilemiyim?

6 Ocak 2015 Salı

Marilyn Manson Kadar Olamayanlar ya da Alman Pornosu





Zibidi Balıkçı
 
Marilyn Manson da neyin nesi olur deyip de tepemin tasını attırmayın benim. Şu kodumun memleketinde onun kadar samimi, içten bir adam görmedim. Bizim sanatçı, yazar, şair geçinenler satır aralarında, aktif-pasif bar köşelerinde sikecek gör kovalarken bu abi ne yapmış? Tutmuş kaburgasından iki kemik aldırmış ki kendi kendine daha rahat sakso atabilsin! İşte bu tavra, bu tarza hastayım ben. Adamın içi dışı bir. Köşe bucak saklanıp da iş tutmuyor. Yıllardır elini sikmekten, otuz bir çekmekten eli nasırlanmış dallamalar gibi değil anlayacağın.

Ulan bir tane adam da çıksın açıktan açığa desin ki ben ibneyim. Bak, İskender abim ne Skender bir adam olduğunu ayan beyan söylüyor. Gerçi o dallama da sanatın, edebiyatın arkasına sığınıyor, işin o kısmında da kallavi bir yavşaklık yok değil ama o mesele başka. İşin o kısmına başka zaman değiniriz.

4 Ocak 2015 Pazar

Dünyanın En Güzel Domalanyası

















                            Kart Zımpara


Max Brod ihanet etti Josep'e, yakmadı kağıtları, işedi.

Durdu düşündü iki paralık yayıncılara peşkeş çekti dava'yı

Ağzından sıçan tayfa hazır kıta

marş marş ileri ileri daha çok sat, yay pazarla!

Siktiğimin çok satanlar listesine işemek vardı

ama ne elde kaldı ne avuçta

Götü delen göğü de deler mi sahi?

Sahiden de güzelim metinleri iki paralık satan adamlar

hangi götün mahsulü?

Taşşaklar Baş Oldu

bi cisim yaklaşıyor



-          Torpili yaptırdık mı hacı?
-          Tamamdır o iş. İTenekeci abi gerekli yerlerle bağlantıyı sağladı.
-          Para da verecekler değil mi?
-          Verecekler abi.
-          İki lafı bir araya getirebilecek miyiz?
-          Tv’ye çıkanların senden fazla neyi var ki? Hemn bizim İTenekeci abimiz var arkamızda.
-          İki şiir okur, bir İsrail’e çakarız, Sezai Karakoç falan…
-          İTenekeci’den şiirlerle final yaparız.
-          İTenekeci iyidir yaaa… Amcık amcık konuşuruz
-          Ağzımızı yaya yaya böyle…
-          Bıyıklarım nasıl ama… Ne amlara sürttürdüm bunu…
-          İTenekeci olmasa ibne olmuştuk abi.
-          İTenekeci gibi bir adam Atatürk’ten sonra geldi
-          Elemanlar dört bir koldan reklam işini hallediyor mu?
-          Abi herkes manyak gibi, sikik gibi paylaşıyor.
-          İyi iyi… Sikildesinler, biz de sakalımıza bakarız.
-          Ölümüne kardeş miyiz?
-          İbrahim’in askerleriyiz.
-          Kankayız, arkadaşız, taşaklı mıyız…
-          Ölümüne taşşaklar.
-          Taşşaklar baş oldu. 
-     Taşşaklar ama kondu.

3 Ocak 2015 Cumartesi

Parayı Verdik Bileti Aldık Düdük Sen Çalmana Bak


Zibidi Balıkçı



Geçmiş zaman, tam olarak tarihi hatırlamıyorum. Sanatçı geçinen Fazıl Say, bir konserinde geçmiş piyanonun başına, ağzından salyalar akarak sanatını icra ediyor. Derken salondaki izleyicilerden bir tanesinin cep telefonu çalmasın mı! Bizim köy ağası bir sinirleniyor ki sormayın gitsin! Sanki tavuklarının kümesine tilki, çakal dadanmış! Dinleyiciyi çocuğuymuş gibi azarlıyor, bağırıyor, hakaret ediyor. Ulan be faydasız yaptığın iş ne desen diyecek bir sözü bile yok ama “şeytanın işi yokmuş, tutmuş oğlunu sikmiş” mevzusu işte. Salonda terör estiriyor. Kimsede çıkıp “Aga, mevzu ne?” demiyor. Bizim acemi artist de coştukça coşuyor sahnede.


Telefonu çalan abiyi salondan dehliyor, adamda da ne sabır varmış kardeşim “siktir lan, parayı verdik, bileti aldık düdük. Sen çalmana baksana!” demiyor. Oturduğum yerde uyuz oldum arkadaş. Gidip dalayım dedim şu salyalı makiniste. Ama neyse ki evlerinde benim gibi oturan milyonları tahrik etmemek için itidalli davranma cömertliğini gösterdim.

2 Ocak 2015 Cuma

Dergi Tanıtacam Diye Kendini Pazarlayanlara İtiraz

Hediyeli Yazı

     Kart Zımpara

Şu memlekette insanın aklını kurcalamayan ne kaldı ki? Bu soru, felsefenin cevapsız sorularından sayılabilir. Kahvede sabahtan akşama pişpirik oynayanlardan tutun da ana haber bültenlerinde gözümüze gözümüze sokulan uzman kişilere kadar her birimiz kendini tanıtmanın, satmanın, duyurmanın derdine düşmüş. Aslında maksat başka.

Memlekettekilerin bir çoğu götünü satacak bir başka adam arıyor. Yani aranıyorlar anlayacağınız. Gün geçmiyor ki bir yeni dergi, dumanı üstünde sıcak, taze göt çıkmasın. Pinokyo Cafe Bar'dan iki posta yiyip çıkmış, tazeliği henüz koruyan yeni götçüklerin türemesi bizi şaşırtmaz ancak birbiri ardınca çıkan edebiyat dergilerinin artık bir anlamı kalmadı. Neden mi? Yahu kardeşim siz çıkarttığınız o dergilerle öyküye, şiire, tenkide, sekse, saksoya, anala, orala filan omuz vermiyorsunuz. "Biz Türk öykücülüğünde önemli bir boşluğu dolduruyoruz yahut Türk şiiri için yaptığımız işin bir yeri var" gibisinden laf çiğneyen yayın yönetmenleri, kimi editörler - ki bunlar genellikle şair ya da yazar oluyor- hiç samimi değiller ne yazık ki.